On Altıncı asrın son çeyreğinden itibaren alınan mağlubiyetler, kaybedilen topraklar, başta Osmanlı imparatorluğu olmak üzere, Müslüman ülkelerin aydınlarını Batı karşısında içine düştükleri güçsüzlükten kurtulmaya yönelik arayışlara sevk eder. Bu çerçevede geliştirilen çeşitli tezlerin önde geleni, meselenin bizzat İslam dininin vazettiği temel değerler ile peygamber ve sahabelerin uygulamalarından kaynaklandığı şeklindedir. Buna göre, İslam dünyasının Batılı devletlere yenik düşmesinin başlıca nedeni, kapitalizmin gelişmesi için ihtiyaç duyulan olan riziko üstlenebilen işadamı tipoloj isini üretebilecek kültürel altyapının gelişmemiş olmasıdır. Ernest Renan ve Lord Cromer gibi ilk dönem oryantalistlere ve “Batılılaştırmacı” aydınlara göre, bilim, felsefe ve teknolojide geri kalmışlığının başlıca nedeni, İslam dininin özgür araştırmaya karşı ve engelleyici olmasıdır. Bu söylem, Müslümanların başından itibaren bilime ve felsefeye karşı hasmane bir tavır sergilemiş olduklarını iddia eder.